Sual: İtikadda kaç mezhep vardır?
CEVAP
İmanda itikadda tek bir mezhep vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir.
Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini bizzat Peygamber efendimiz aleyhisselam tebliğ etti. İnsanlara kendilerini ve herşeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz Allahü teâlâya Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirdi.
Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine temiz dürüst ve hakiki bir iman ancak Onun bildirdiğini tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla hepsini beğenmekle mümkün olur. Bu hususta çok az kıl kadar da olsa bir ayrılığın Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini siyasi beşeri içtimai fenni.. v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte yasaklamaktadır.
Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid’at fırkalarının sayısı 72 ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber esas sebepler (Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler Kur’an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları eski Hind ve Yunan felsefesi ile Mecusi inançlarının İslamiyet’e sokulma çabaları Eshab-ı kiramın maslahata [huzurun dirliğin iyiliğin teminine] ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet’in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet’ten sayma yanlışına düşmeleri) şeklinde özetlenebilir.
Ancak İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir.
Mesela Kur’an-ı kerimde geçen Allah’ın eli yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek Allahü teâlâyı zâtı ve sıfatlarıyla tecsim eden yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.
İmanda parçalanmak fırkalara ayrılmak yasaktır
İmanda parçalanma gruplara ayrılmak kötüdür asla caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hidayeti [kurtuluş yolunu] öğrendikten sonra Peygambere uymayıp müminlerin yolundan ayrılanı saptığı yola sürükleriz ve çok fena olan Cehenneme atarız.) [Nisa 115]
(Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız. [İmanda] Fırkalara bölünmeyiniz.) [Al-i İmran 103]
Peygamber efendimiz de Müslümanlar arasında imanda ve itikadda ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek meşhur olan bir hadis-i şerifinde (Yahudiler 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i Cehenneme gidip ancak bir fırkası kurtuldu. Hıristiyanlar da 72 fırkaya ayrıldı. 71’i Cehenneme gitti. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gider yalnız bir fırka kurtulur) buyurdu. Eshab-ı kiram bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; (Cehennemden kurtulan fırka benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir) buyurdu. (Tirmizi İbni Mace)
İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İman edilecek şeylerde Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü itikad edilecek şeylerde birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan kimse hepsini lekelemiş olur. Çünkü hepsinin imanı itikadı birdir. Birine dil uzatan hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyet’i bizlere bildiren onların hepsidir. Onların her biri adildir doğrudur. Herbirinin İslamiyet’te bildirdiği bir şey vardır. Herbiri âyet-i kerimeleri getirerek Kur’an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen İslamiyet’i bildireni beğenmemiş olur. Beğenmeyen de Cehenneme gider. Âyet-i kerimede mealen (Kur’an-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası dünyada rezil rüsva olmaktır. Ahirette de en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu. (Bekara 85)
Kur’an-ı kerimi toplayan üç halifeyi kötülemek Kur’an-ı kerimi kötülemek olur. Aklı olan kimse Eshab-ı kiramın hepsinin yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Halbuki o gün Eshab-ı kiramdan 33 bini hep birden istekle ve seve seve Hazret-i Ebu Bekir’i halife yaptı. 33 bin Sahabinin yanlış bir işte söz birliği yapması olacak şey değildir. Nitekim Resulullah (Ümmetim dalalette birleşmez yanlış bir iş üzerinde ittifakta bulunmazlar) buyurdu. (İbni Mace)
Eshab-ı kiram arasında olan ayrılıklar kötü düşüncelerden değildi. Çünkü onların mübarek nefsleri tertemiz olmuştu. Onların bütün istekleri İslamiyet’e uymaktı. Ayrılıkları ictihad ayrılığı idi. Yanılanları da sevaba kavuşur. İmam-ı Şafii (Allahü teâlâ ellerimizi o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım. Resulullahtan sonra Eshab-ı kiram çok düşündü Hazret-i Ebu Bekir’den daha üstün kimseyi bulamayıp onu halife yaptılar) buyurdu. Bu da Hazret-i Ali’nin ikiyüzlü olmadığını ve Hazret-i Ebu Bekir’i seve seve halife yaptığını göstermektedir. (c.1 m. 80)
Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâ (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?) buyurdu. O da (Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım oruç tuttum zekat verdim ve seni zikrettim) deyince Allahü teâlâ (Namaz senin için burhandır. Oruç seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekat mahşer günü herkes sıcaktan yanarken sana gölge yapacaktır. Zikir de o gün karanlıkta sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?) buyurdu. Hazret-i Musa (Ya Rabbi senin için olan amel nedir) dedi. Allahü teâlâ (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu. Hazret-i Musa Allahü teâlânın sevdiği amelin Onun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Demek ki sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak sevginin alametidir. Mümtehine suresinin (İbrahim ve Eshabı kâfirlere biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Siz bir olan Allah’a inanana kadar aramızda düşmanlık olacaktır dediler. Bunların bu güzel halleri size örnek olmalıdır) mealindeki 4. âyeti gösteriyor ki iman sahibi olmak için bu düşmanlık şarttır ve Allah düşmanlarını sevmek imanı yok eder. Resulullahın sohbetine kavuşmakla şereflenen Eshab-ı kiram birbirlerini çok severlerdi. Birbirlerine değil kâfirlere düşman idi. Fetih suresinin (Kâfirlere düşman birbirlerine merhametli idiler) mealindeki 29. âyeti sözümüzü ispat etmektedir. (m. 29)
Doğru yol nedir?
Bid’at fırkalarını Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır. Dört mezhep birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini severler. Bid’at fırkaları ise müslümanları parçalamaktadır. Bu dört mezhebin birleştirilemeyeceğini İslam âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Allahü teâlâ mezheplerin birleştirilmesini değil ayrı olmalarını istiyor. Böylece İslam dinini kolaylaştırıyor.
Bir âyet-i kerime meali:
(Ey iman edenler! Allah’ın dinine sarılın. Birbirinizden ayrılmayın!) [A. İmran 103]
Ebussüud Efendi hazretleri burayı açıklarken (Ehl-i kitabın parçalandığı gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın! Cahiliye zamanında birbirleriniz ile dövüştüğünüz gibi bölünmeyin!) buyurdu.
Doğru yolun Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman olduğunu Peygamber efendimiz haber verdi. O halde Ehl-i sünnette birleşerek kardeş olmak birbirimizi sevmek gerekir. Müslümanların bu birliğinden ayrılan bu âyet-i kerimeye uymamış olur. Bu yolda birleşir birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi seversek dünyanın en büyük en kuvvetli milleti olur dünyada rahata huzura ahirette de sonsuz saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın ve cahillerin ve sömürücülerin kendi çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp bölünmemeye çok dikkat etmeliyiz! (Hadika s. 696)
İtikatta mezhep
Sual: Bazı kitaplarda Matüridi mezhebi Eşari mezhebi ifadeleri geçiyor. İtikatta tek mezhep olduğuna göre niye böyle ifadeler kullanılıyor?
CEVAP
İtikatta hak mezhep tektir. O da Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebidir. Bu mezhebin itikattaki iki büyük imamı Ebu Mansur Matüridi ve Ebül-Hasan Eşari hazretleridir. Burada mezhep ictihad anlamındadır. Nitekim fıkıh kitaplarında (İmam-ı Ebu Yusuf’un mezhebi böyledir) ifadeleri de geçer. Bu ayrı mezhebi olduğu için değil ictihadının farklı olduğunu göstermek içindir.
İmam-ı Matüridi Hanefi mezhebinde İmam-ı Eşari de Şafii mezhebinde olduğu için; Hanefiler İmam-ı Matüridi’nin Şafiiler de İmam-ı Eşari’nin açıklamalarına uygun hareket ediyorlar.
Matüridi ve Eşari
Sual: İtikadda İmam-ı Matüridi veya İmam-ı Eşari’den birine tabi olmak şart mıdır?
CEVAP
Evet şarttır. Ehl-i sünnet itikadını bu iki âlim bildirmiştir. Bunlara tabi olmayan bid’at ehli olup doğru yoldan ayrılmış olur.
İbni Hacer-i Heytemi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnetin sözbirliğiyle bildirdiği itikada uymayan bid’at sahibidir. Bunu İmam-ı Eş’ari ve İmam-ı Matüridi ile bunların yolunda olan âlimler bildirdiler. (Feth-ul-cevad)
İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Bid’at sahibi demek inanışları Ehl-i sünnet inanışından ayrı olan kimse demektir. İslamiyet’in beğenmediği bir şeyi meydana çıkaran herkes bid’at sahibi olur. (Fetava-yı hadisiyye)
Şafii âlimlerinden Ahmed Şihabüddin Mısri buyuruyor ki:
Ebül-Hasan Eş’ari’nin veya Ebu Mansur Matüridi’nin bildirdiklerinden ayrılan kimse sünni değildir. Bu iki imam Resulullahın ve Eshabının yolundadır. (Kenz-ür-ragıbin haşiyesi)